DRIV3R
Driv3r
ERGİN YANAR 23.03.2005 |
Genel![]() |
Alışılmış bir olaydır çok beğenilen bir şeyin devamının gelmesi. Çok satan bir kitap, kapalı gişe oynayan bir film yahut da kısa sürede milyon satan bir oyun. Hepsinin ilk versiyonları çok beğenildikleri için yapımcılar seriye devam etmek zorunda olduklarını sanırlar. Aslına böyle bir mecburiyetleri yoktur ama ticaret sektörü arz talep işidir. Halk ister, yapımcılar yapar. İşte yine yapımcının kendini seriyi devam ettirmek zorunda gördüğü bir oyunla birlikteyiz. Driver 3'ten bahsediyorum tabii ki.
Nereden nereye...

O zamandan bu zamana çok ama çok uzun zaman geçti. Bu zaman dilimi arasına Driver 2 adında sadece adı oyun olan bir oyun karıştı ama onu pas geçiyorum. Tam 5 yıl sonra Tanner tekrar geri döndü. 2 yıl boyunca gündemden pek düşmeyen oyun, gerek barındırdığı şehirlerden birinin İstanbul olması, gerekse 2000 yılındaki efsanenin son oyunu olmasından daha çıkmadan hop oturup hop kalkmamıza neden oldu. Bir de buna ek olarak GTA serisinin son oyununa cevaben çıkacağı tahmin edildiği için sürekli hafızalarımızı yoğun bir şekilde meşgul etti. Neyse ki 18 Mart günü oyun piyasaya çıktı ve tüm merak edilen sorular cevabını buldu.
Heyecan Dorukta

Hayatımda izlediğim en mükemmel girişlerden biriydi bu. Gerçekten kusursuza yakın bir intro tasarlanmış. Özellikle olayların gerçekliğe uygunluğu (Türk polis arabasındaki dikiz aynasına asılan tespih gibi) muhteşem. Zaten en baştan şunu diyebiliriz ki, oyunun introsu ve bölümler arasındaki demolar kusursuz olmuş. Bir film tadında adeta. Ama gelin görün ki oyun için aynı güzellikten söz etmemiz mümkün değil.
Ve motor
Oyun Amerika'nın Miami şehrinde start alıyor. Öncelikle şunu söylemelim ki şehirler gerçek haritalar ile aynı. Yollar birebir olarak aynı aktarılmış olsa da, tasarlanma ve çevre modellemesi için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Miami'de start alan oyun, Nice'den sonra da İstanbul'a uzanıyor. Tanner yine işinde oldukça başarılı ve sürüş yetenekleriyle parmak ısırtan bir polis. Fakat son zamanlarda 40'a yakın üstün performanslı aracın tek bir el tarafından çalınıp koleksiyon haline getirildiğini öğrenince bu işin arkasında kimlerin olduğunu öğrenmek için polislik görevini bir kenara bırakıp bu şebekenin içine sızmaya çalışıyor.
Şebekenin içine sızmak için ise türlü pis işlerde rol oynuyor Tanner ağabeyimiz. Kötü adamların tetikçisi oluyor bir bakıma ve bu yap-bozda parçaları bir bir yerine koymaya çalışıyor. Sonuçta da bu 40 arabayı çaldıran gizli şahsın izini buluyor ve onu yakalamak için uzun soluklu bir mücadeleye giriyor. Oyunun konu itibari ile ana hatları bundan ibaret.